18 Ekim 2023 Çarşamba

ZİRVE

Zirve, ulaşmaya çalışanların zanları dışında herhangi bir yer olabilir. Varsayıma dayalı zirveler sanal yerlerden olmalıdır çünki her konuda olduğu gibi zirve konusunda da herkesin inanışı farklı. Hemfikir olduğumuz tek konu, kendimizin herkesten farklı olduğuna inanmamızdır. Bu durum da aslında günümüzde varsayımlarımızın tamamen çelişkili olduğunu göstermeye yeter çünki herkes diğerinden farklı ise o hâlde gerçek bilgiye hâlâ çok uzağız ve yapay konular aşamasındayız demektir. İşte zirve anlayışı da bunlardan biridir. 

Konulara zirvesinden bakmaya çalışalım; eğitmeye aday kurumlarda hep akıllı oldurulmaya çalışılır ve boş olduğu düşünülen zihinlere sürekli ezber doldurulmaya çalışılır; en çok aldığı düşünülene de sayılarla zekâ derecesi verilir, yapay sınırlarla karşılaştırmaya alınırlar ve üretilmiş sosyoloji ve psikoloji sınamalarına göre insan sınıflarına bölünürler (damgalanırlar). 

En başta 'sayılar' sadece ortak tanımlama aracıdır, 'değer'i ifade etmezler ve kendileri de değer değildir; sadece bir dildir. Aynı tırmanılan metrelerle hesap edilen 'zirve' gibi... Bugünkü yapısı ve atfedilen anlamı ile eğitim aslında kendine benzetme ve benzetebildiğini çoğaltma çabasıdır. Hâlen hiç bir kurum yok ki açık zihinlerde düşünebilme, bağ kurabilme, değer sahibi olma, üretme ve yaşam formuna değer katma adımlarını başlatabilsin...

Günümüzde "eğitim" dediğimiz kavramı ileride düzelterek öncelikle ana-baba ve öğretmenlere uygulayıp onlar aracılığıyla güzel bir hayata aday olanların, sanılarla şekillendirilmemiş açık zihinler olarak yollarını açma yöntemi olarak hayâl ediyorum. Bu şekilde yetişen genç ve açık zihinlerin ihtiyacı olan tek şey önlerindeki engellerin kaldırılması olacaktır. Sistemin adına ne denilirse densin...

Beynin varlığını bilmeyen, düşünmeyen ve/veya kullanmayanlarla ve en kötüsü de kullandırtmayanlarla nasıl yolumuza devam edebiliriz ki?... Bu şekilde yapılana ancak yaşamak denilebilir, oysa hayat zaten verildiği kadar var. Asıl önemli olan süresi içinde ona değer ve anlam kazandırabilmek ve güzel birşeyler anlayabilmiş ve yapmış olarak sona varmak; lâkin o duruma ulaşılsa dahi yine de herhangi bir zirveden söz edilemez aslında. 

Şimdi bir de hepimizin üzerinde olduğumuz ipi bulunduğumuz yerden kesmeye olağanüstü bir gayretle uğraştığımız bugünlerde neye ve ne kadar uzak olduğumuzu bir düşünelim ve lütfen tanım, kavram gibi şeylerin çok dilli modasına kapılmayalım.

Öğretilmiş nitelemelerden yalnızca biri olan "yapay zekâ" gibi bilgi sahibi olmadan dilimize doladığımız boşluk doldurmalar yerine insani değerler 'gerçeği' üzerinde çalışabilsek önce kendimizi kurtarabilirdik belki girdaplardan.

ABD patent dairesi başkanı charles h. duell adlı muhteremin 1899 yılında "artık icat edilecek bir şey kalmadı" vecizesindeki hatalı zihin malesef bugün de varlığını koruyor.

Ve .... .... ...

"Yazdığınız kompozisyonu tamamlamadan başlığını koymayın" derdi edebiyat öğretmenimiz. Gerçek insanlık yolunda atılan adımlar olduğunda onların da adını ancak bir sonraki nesiller koyabilir bilimsel buluşlar gibi... Yoksa herkes adını suya yazabilir.

Hiç yorum yok:

Yapay, suni, sanal, hayalî, fikşın, kurgu, simülasyon, benzetişim, modelleme, tasarım, prototip + ∞-1sayıdaki insanî kavram ve ifadeler...

"Sanal gerçeklik" ?  Gerçeklik, kullanılan anlamıyla 'sanal' olabilir mi?... yoksa ikisi tam zıt mıdır?  Sanal, gerçeğe ul...