7 Kasım 2013 Perşembe

VI. ULUSLARARASI ATATÜRK KONGRESİ

Prof.Dr.Karlıgaş KADAŞEVA – Prof.Dr.Nesibeli KURMANOVA
“Atatürk ve Dil Politikasının Kazakistan'a Etkisi”
Lâtin alfabesine geçmek, Kazakistan’ın da arzusudur. Kazakistan Atatürk devrimlerini kendisine örnek almaktadır. Atatürk’ün Nutuk’u ile Nur Sultan Nazarbayev’in sözleri Kazakistan halkı için yol göstericidir.
Kazakistan Türkleri’nde yerleşmiş bir inanış vardır:
“20. yüzyılın başında yıpranmaya başlayan Türk yurdunun geleceği için Tanrı, Atatürk’ü vermiştir.”
Kazakistan Türkler’i için Atatürk deyince Türkiye; Türkiye deyince de Atatürk akla gelir. İkisi aynı şeydir.

Dr.Roza ABDIKULOVA
“Rusça Kaynaklara Göre Komutan, Devlet ve Fikir Adamı Olarak Atatürk”
Gerek Çarlık Rusyası’nda, gerekse Sovyet Rusyası’nda, Osmanlı dönemi ve Atatürk devrimleri hakkında çok sayıda bilimsel araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar, özellikle Atatürk’ün gerçekleştirdiği reformlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bu araştırmalarda Atatürk’ün üç yönü ağırlıklı olarak ele alınmaktadır:
1. Asker Atatürk
2. Devlet adamı Atatürk
3. Fikir adamı Atatürk
Sovyet kaynaklarında Atatürk’ün en çok üzerinde durulan sözleri şunlardır:
“Ne mutlu Türküm diyene”
“Yurtta sûlh, cihanda sûlh”
“Gençliğe Hitabe”
Bu sözlerden üzerinde en çok araştırma yapılanı ise “Ne mutlu Türküm diyene” sözüdür. Bu söz aslında bütün Türk dünyası için geçerlidir. Atatürk, bütün Türk dünyasının Atasıdır ve Türk devletlerinde de bu şekilde kabûl edilmektedir.
Eski Afgan kralının amcası Altes Veli Han, Atatürk için: “Atatürk, yalnız Türkiye’nin değil, bütün doğunun atası idi” demiştir.
Kırgızistan Türkleri de ülkelerinde bir Atatürk Araştırma Merkezi kurulmasını istemektedirler.

Prof.Dr.Stoyan ANDREEV
(Bulgaristan Ulusal Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı, eski Bulgar Tümgenerali)
“Büyük Asker ve Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk”
Mustafa Kemâl Atatürk hakkında en çok merak edilen konu şudur; “Nasıl oluyor da bir kişi, arkasında ilâhi bir güç olmadan, işgâl edilmiş bir ülkeden yepyeni bir ulus yaratıyor?”
Atatürk’ün yetenek, sezgi ve özelliklerine ancak Allah’ın seçkin kulları sahip olabilir. Çanakkale’den başlayarak Atatürk’ün katıldığı bütün savaşlar bunun delilleriyle doludur.
Atatürk, çok iyi bir asker olmanın da ötesinde, üstün bir yetenektir.
Atatürk üç büyük güce sahipti:
1. Tam bir halk desteği
2. Çok üst seviyede diplomatik bilgi ve beceri
3. Yeteri derecede askerî güç
İleriki yıllarda, Türkiye AB’yi değil; jeopolitik öneminden dolayı, AB Türkiye’yi arayacaktır. Türkiye’nin İslâm dünyasındaki rôlü çok önemli ve öncüdür.
Bulgaristan’ın yakın bir dosta ihtiyacı vardır, o da Türkiye’dir.

Dr.Anarhan NADİROVA
Atatürkçü Düşünce Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin Kırgız Cumhuriyeti İle İşbirliği”
Atatürk, sadece Kırgızistan’da değil, bütün Türk devletlerinde iyi tanınmaktadır ve çok sevilmektedir. Kırgızistan Türkleri, Atatürk’ü ve onun eseri olan Türkiye’yi kendilerine öncü görmektedirler. Bu sebeplerle Kırgızistan’da bir Atatürk Kültür Merkezi açılmasını istemektedirler.

Dr.Bilâl N. ŞİMŞİR
“Avustralya’da Atatürk Sevgisi”
Osmanlı zamanında sadece Avrupa’da büyükelçiliklerimiz varken, Atatürk, Cumhuriyet Türkiyesi’nde büyükelçiliklerimizin sayısını 18’den 36’ya çıkarmıştır. Bunların arasında Meksika gibi bir Güney Amerika ülkesi de vardı.
Küba lideri Fidel Castro 1950’li yılların sonunda, Atatürk’ün Nutku’nun İspanyolca tercümesini Türkiye’den gizli olarak istemiş ve bu istek yine gizlice yerine getirilmiştir.
Atatürk, Çanakkale’ye asker gönderen Anzaklar’ın aileleri tarafından sevilmekte ve saygı duyulan bir lider olarak görülmektedir.

Hidayet ORUCOV Azerbaycan Devlet Bakanı
“Mustafa Kemâl Atatürk’ün Türkiye Devleti’ne Rehberliği Döneminde ve Sonraki Yıllarda Azerbaycan-Türkiye İlişkileri”
Atatürk’ün TBMM Başkanı sıfatıyla ilk iletişim kurduğu ülke Azerbaycan’dır.
Nahcıvan’ın Azerbaycan’a bağlanması ve korunması Atatürk’ün talimatıdır ve Atatürk burayı ‘Türk Yurdu’ olarak nitelemiştir.

Ahmet Mustafa OSAM (Av.)
“Mustafa Kemâl ATATÜRK (A Soldier, A Man of Thought, A Statesman)
David Gilmour’un Curzon: Imperial Statesman adlı kitabı ile Margaret Macmillan’ın Paris 1919: Six Months That Changed the World” adlı kitabı, Atatürk ve Osmanlı tarihi ile ilgili kayda değer bilgiler içermektedir.

Prof.Dr.Cemâlettin TAŞKIRAN
1934-1935 Yıllarında Bulgaristan Türkleri’nde Atatürk'ün Etkisi" (Bulgaristan Arşiv Belgelerine Göre)”
Tuna vilayetinde kurulan Bulgar Prensliği, Bulgaristan prenslik olduğu andan itibaren ülkelerindeki en büyük azınlık olan Türkleri (yaklaşık 1 milyon 250 bin nüfus) asimile etme politikasına başlamıştır.
Bulgaristan Türkleri, Atatürk’ün 1928 yılında Türkiye’de gerçekleştirmiş olduğu Harf Devrimi’ni aynen benimsemişlerdir.
30 Ekim – 3 Kasım 1929 tarihleri arasında ilk defa gerçekleştirilen ‘Türk Millî Kongresi’nin ardından; Bulgaristan Turan Birliği, 1930 yılında ‘Turan Derneği’ adı altında toplam 5 bin adet üyesiyle örgütlenmiştir.
Bulgar vatandaşları bile Atatürk’e büyük saygı beslemeye başlamış ve bazı devrimlerinin Bulgaristan’da da gerçekleştirilmesi gerektiğini savunmaya başlamışlardır.
Bulgar hükümeti, ülkedeki Türk azınlıkla ilgili olarak hazırlattığı bir raporla, Türkler’in bu faaliyetlerini ‘Kemâlist faaliyetler’ olarak nitelendirilmiş ve bunların Bulgaristan açısından korkulacak bir seviyeye ulaştığını bildirmiştir.
Bulgaristan’ın ‘Türkler tekrar gelir’ endişelerine kapıldığı bu sırada Atatürk ‘Balkan Antantı’nı kurmaya çalışmaktadır.

Prof.Dr.Mustafa ÖNER
“Atatürk ve Sovyet Türkolojisi”
Petersburg Bilimler Akademisi’nde (Çarlık Bilimler Akademisi) kurulmuş bulunan ‘Asya Bölümü’ çalışmaları dahilinde, Türkoloji üzerine geniş araştırmalar yapılmıştır.
Adı geçen akademide görev yapan bilim adamları arasında yer alan Alman asıllı Rus doğu bilimci Vasili Vasilyeviç RADLOFF, Türkoloji biliminin öncüsü kabûl edilir.
Radloff’un Türkoloji hakkındaki sözleri şöyledir:
Ben, hayatım boyunca yeni bir ilmin, Türkolojinin kuruluş ve gelişmesini yaşadım ve gücümün yettiği kadar bu ilmin ilerlemesine hizmet ettim. Bu yüzden benim çalışmalarım, başkalarının da yardımını gerektiren bu ilim dalının tamamlanması ve Türkolojinin devam etmesi için birer yapı taşı olmaktan başka bir şey ifade etmez.”
1866 yılında yayımladığı ilk eserinin önsözünde ise Türkçe için şöyle yazmıştır:
“Yeryüzündeki hiçbir dil ailesi Türkçe kadar geniş sahalara yayılmış değildir.”
Radloff’un dışında TOLSTOY -ki sonradan Hz.Muhammed’in hadisleri üzerine bir kitap yayınlamıştır- , Hakas Türkleri’nden Nikolay F. KATANOV, Kaşgarlı Mahmud’un sözlüğünün bilimselliğine büyük bir değer biçen ve yirmili yılların ortalarında Rus diline tercüme etme çalışmalarında bulunan ve ayrıca Kırgız Türkleri üzerine araştırmaları bulunan YUDAHİN, Kazak Türkleri’nin yetiştirdiği büyük bilim ve siyaset adamı Ahmet BAYTURSUN, Nevai’nin edebi eserlerini Rusça’ya çeviren ve Kutadgu Bilig'i orijinalden Rusça’ya şiirle çevirerek bastıran N.İVANOV ve Türk lehçelerinin ilk bilimsel tasnifini yapan ve Japonca’nın, Altay dillerinin bir kolu olduğunu ispat eden Rus Türkolog A.N. SAMOYLOVİÇ gibi ünlü Türkologlar da en iyi bilinenler arasındadır.
Çarlık Rusyası’nı deviren Bolşevik ihtilâlini takiben Lenin, Çarlığın bütün emellerinden vazgeçmiş ve Türkiye ile bir sınır antlaşması yapmıştır. Bu gelişme, Rusya’daki Türkoloji çalışmaları açısından bir rahatlama doğurmuştur.
Takip eden yıllarda, 1924’de Atatürk, Türk kültürünün incelenmesini ve araştırmaların sonuçlarının yayınlanması amacıyla ‘Türkiyat Enstitüsü’nü kurmuştur. Bu enstitünün arması, bizzat Atatürk tarafından tasarlanmıştır.
Türkiyat Enstitüsü özel bütçesiyle yoğun bir araştırma ve çeviri faaliyetine girmiştir. Bu meyanda, Orta Asya Türk tarihinin en büyük uzmanı olarak ün yapmış olan Prof. Wilhelm BARTHOLD’un, Türkiyat Enstitüsü’nün çağrısı üzerine 1926'a İstanbul'da Orta Asya tarihi hakkında verdiği dersler, enstitü tarafından ‘Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler’ adıyla kitap hâline getirilmiştir.
Sovyetler’in ilk yıllarında Bakü, Türkler için merkez konumundadır. 1926’da gerçekleştirilen ‘Bakü Türkoloji Kurultayı’ , Türkoloji açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Atatürk bu kongreye Türkiye’den dört delege göndermiştir. Bu Kurultay’ın bildirileri Türk Dil Kurumu tarafından yakında kitap olarak basılacaktır.
Bu kongrede Türk birliğini ilgilendiren çok önemli bir dizi karar alınmıştır. Bunlardan en önemlisi, Türk dünyasının Latin esaslı ortak Türk alfabesine geçmesi olmuştur. Bütün Türk dünyası bu kararla ortak alfabeye geçmiş, ancak on yıl süren bu dil birliği, Atatürk’ün ölümünü takiben Stalin’in engellemeleri ile bozulmuş ve yerine Ruslar’ın alfabesiyle ortaklaştırılan Kiril temelli bir alfabeye geçilmiştir.

Prof.Dr.Nizami CAFEROV
“Bakü Atatürk Merkezi’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri”
Prof.Dr.Reşat GENÇ ile Prof.Dr.Sadık TURAL, yıllar önce Haydar Aliyev’den bir istekte bulunarak, Azerbaycan’da bir Atatürk Merkezi’nin kurulmasını talep etmişlerdir. Bu talebin karşılık görmesiyle, 2001 yılında ‘Azerbaycan’da Atatürk Merkezi’ kurulmuştur.
Bu kurumun işlerine Azerbaycan Cumhurbaşkanı’ndan başka hiç kimse karışmaya yetkili değildir.
Atatürk Azerbaycan’da henüz ‘sevme’ seviyesinde tanınmaktadır. Bu sevginin artırılması ve Atatürk’ün fikir ve düşüncelerinin tanınması için bir ‘Atatürk Ansiklopedisi’ne ihtiyaç vardır. Onun fikir, düşünce ve devrimlerinin derli toplu bir arada bulunması ve doğru kaynaklardan tespit edilmiş şekliyle halka aktarılması için bu şarttır.

Yrd.Doç.Dr.Oktay ZAİF
“Atatürk'ün Türkiye'de Sivil Havacılığı Kurma Çabaları (Atatürk'ün Kurduğu Bir Müessese Olarak Türk Hava Kurumu)”
Havacılığa büyük önem veren Atatürk, 16 Şubat 1925'de "Türk Tayyare Cemiyeti"ni kurmuştur. Kurmakla yetinmeyip, büyük destek vermiş ve Nutuk’un telif hakkını Türk Tayyare Cemiyeti’ne bağışlamıştır. Hükümet de, ihdas ettiği Tayyare Piyangosu ile kuruma bir gelir kaynağı sağlamıştır.
Atatürk döneminde kurulmuş olan Tomtaş ve Etimesgut uçak fabrikaları, Atatürk’ün ölümünden sonra lağvedilmiştir.
 
Qassim Kh.Al-JUMAİLY 
“Effect of the Kemalist Experiment in Crystallizing the Political Role For Iraqi Military Elite:Example of Coup d'etat in 1936”
1936’da Bekir Sıtkı Paşa, Irak’ta hükümeti ele geçiren askerî darbenin en önemli adamıdır ve Türkiye’ye yakınlık duymuştur. Nitekim, Sadabat Paktı’nın kurulmasında ciddi katkıları olmuştur.
Kürt kökenli eski bir Osmanlı subayı olan Irak Genel Kurmay Başkanı Bekir Sıtkı Paşa, 1937 yılında bir Türk-Irak Federasyon oluşturma isteğiyle Türkiye’ye gelirken, Musul’da İngiliz ajanları tarafından öldürülmüştür. Bekir Sıtkı Paşa’nın katilleri bulunamadığı gibi Türkiye taraftarı Başbakan Hikmet Süleyman da istifa ettirilmiş ve tutuklanmıştır.

Yrd.Doç.Dr.Makbule SARIKAYA
“Cumhuriyet Çocuğu'nun Yetiştirilmesinde Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin Misyonu”
Himaye-i Etfâl Cemiyeti (1921) 20’li ve 30’lu yıllarda, sağlıklı nesiller yetiştirilmesi için önemli bir görev üstlendi. Atatürk’ün desteğini alan kurum, ülke çapında örgütlendi.
“Gürbüz Çocuk” projesi ile sağlıklı çocuk yetiştirmeye ilişkin yoğun bir eğitim ve bilinçlendirme çalışması yürütüldü. Aynı proje kapsamında, çocuklarımıza millî ve manevi değerlerimizin öğretilmesi yönünde de çalışmalar yapıldı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 30 Ağustos Büyük Zafer’in yıldönümlerinde, gerek çıkardığı Gürbüz Çocuk Dergisi’nin özel sayıları ve gerekse diğer faaliyetlerle eğitim yaptı.
Ülkemize en önemli malzeme olan ‘insan’ malzemesini temin etmeye çalıştı.
Yeni neslin ‘inkılâp’ın manâsını tam anlaması ve onun bir devir-teslim meselesi olduğunu kavraması esastır.
Cemiyet, ilk beş yılında 90 bine yakın çocuğa yardım ulaştırmıştır. Cemiyet’in faaliyetleri esas olarak nüfus, eğitim, sağlık ve sosyâl konularda yoğunlaşmıştır.

Yrd.Doç.Dr.Veysi AKIN
“Atatürk Döneminde Cumhuriyet’in Çocuk Davası ve Çocuk Bayramı Politikaları”
Çocuk bakım sisteminin temeli, Osmanlı döneminde 1822 yılında kurulan Çocuk Islâh Evleri’ne dayanmaktadır.
Atatürk, 17 Ekim 1922’de Bursa’da kendisini karşılayan geleceğin gençleri olacak çocuklara yaptığı bir konuşmada şöyle seslenmiştir:
“Küçük hanımlar, küçük beyler !
Sizler hepiniz atinin bir gülü, yıldızı, bir nur-ı ikbalisiniz (mutluluğun ışığısınız). Memleketi asıl nura gark edecek sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; kızlar, çocuklar!”
Atatürk’ün çocuklara verdiği bu önem, yine kendi idaresiyle bir devlet politikası hâline gelmiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye nüfusunda çocuk sayısı 6 milyon 305 bin’dir. 
1921 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu kurulmuştur. 1927 yılında “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu” yürürlüğe girmiştir.
Saltanat’ın kaldırılması, 1922 yılında millî bayram olarak kutlanmaya başlamıştır. 1923 yılında, resmî bir karara dayanmaksızın, halk arasında fiilen “Millî Hâkimiyet Bayramı” olarak kutlanmaya başlamıştır. 1923 sonrasında, büyük ihtimâlle 1925 yılında ilk olarak “Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı. 1926 yılında Hâkimiyeti Millîye Gazetesi’nde ilk defa “Çocuk Bayramı”na ilişkin haber yayınlanmıştır. Önceleri Ankara’da yapılan kutlamalar, zamanla Düzce, Yalova-Çınarcık başta olmak üzere yayılarak, yurt sathında kutlanmaya başlamıştır.

                                               

Önemli not:
12-16 Kasım 2007 tarihlerinde gerçekleştirilen VI. Uluslararası Atatürk Kongresi’ne, ülkemizden ve uluslararası camiadan toplam 250’ye yakın bilim adamı katılmıştır. Yukarıda yazılanlar, Kongre’de sunulan bildirilerden derlediğim bilgilerdir.
Bildiri sahipleri hakkında daha ayrıntılı bilgileri Atatürk Araştırma Merkezi’nin (ATAM) www.atam.gov.tr web adresinde bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yapay, suni, sanal, hayalî, fikşın, kurgu, simülasyon, benzetişim, modelleme, tasarım, prototip + ∞-1sayıdaki insanî kavram ve ifadeler...

"Sanal gerçeklik" ?  Gerçeklik, kullanılan anlamıyla 'sanal' olabilir mi?... yoksa ikisi tam zıt mıdır?  Sanal, gerçeğe ul...